1.05.2013

Geldi yine tipini "sevdiğim" yeni yılı

Umut etmek ve istemeyi bıraktıkça başarıdan uzaklaşırız.
Her gününüz yeni yıl dilekleriyle dolsun.
İyi seneler.

12.27.2012

Sarı ve sarı

İnce beline sıkı sıkı sarıldığı bir bardak değil de latin bir kadın olsaydı buna anlam verebilirdim. Gözü, masada bardağın götünün değdiği yerde oluşan "C" harfindeydi. İçinden birilerine küfür ettiği kesindi, fakat çayı taşırken tabağa döken çaycının bunda bir suçu olmadığını düşünüyordu. Bir eli de yeşil masa örtüsünün yaşam alanını kısıtlayan beyaz mandalın üzerindeydi. Tesadüftür ki o elin parçası olan işaret parmağı da aynı mandalın ucuyla bir ritim halinde oynuyordu. Bakışlarıma yön veren o kadar fazla şey vardı ki; bunlardan biri de o parmağın 8 santimetre uzağındaki sigara yanığıydı. Küçük yada büyük "o" diyebiliriz, ya da daha kolay tasvir etmek için "yuvarlak". O'nun teni kahverengi. Kısa bir süre önce yerden "sarı altı"yı almak isterken kirli sakallı, kafasının arkasında sekiz yaşından kalma bir yarık izi olan, gömlek-pantolon ve kemer üçgeni arasında beyaz atleti görünen bir adam yakmış olmalı. Hafif kıllı sol elini, hafif tüylü ceketinin cebine doğru kırdı ve umduğunu bulamadı. Umduğunu bulamaması ve sımsıkı bir top haline getirip kül tabağının %83'ünü kaplaması için bıraktığı sigara kutusuna hüzünlü bir bakış atması aynı ana denk geldi. Görüntü karesinin sağ üst köşesine uzun ince parmaklarım ve kırmızı-beyaz sigara paketimin girdiği anda gözgöze geldik. Dudakların da küçük bir tebes ve ardından çok asil bir şekilde boyun kırış. Arka taraftaki lambaların söndüğünü seslerinden anladım. Sırtı dönük insanlara ses ışıktan daha önce gelirmiş. Yaklaşık 17 ayak sürtme sesinden sonra K arkamdan "ben çıgıyorum ağabey. hayırlı geceler!" diye bağırdı. Konuşurken bile dil bilgisinden uzak olan bu adamın, yazarken içinden Burroughs çıkabileceğine bir an için inandım. Beyaz ışığın altında, gri sigara dumanı, yeşil masa örtüsü, beyaz mandallar, siyah kültabağı, sarı ve sarı iki adam olarak kaldık. Uzun süredir sevgilimle planladığım başbaşa kalma planıma ancak bu kadar yaklaşabilmiştim. Sadece başbaşa planım gerçek oldu. 43 metre öteki Tekel bayinin önünden ince bir topuklunun sesi gelmeye başlamıştı. İkimizde adımların ritminden, nasıl yürüdüğünü; sesin yere vururken çıkardığı yoğunluktan, ortalama kilosunu; ve ayakkabının rengini söyleseler, kadının saç rengi tahmin edebilecek durumdaydık. Ve ikimizde biliyorduk ki bir kadına bakmak için onun 0 ile 90 derecelik açıya girmesi gerekir. Yanınızdan bir kadın geçtiğinde dönüp arkaya bakamazsınız. Ve Şanslıysanız karşıdan gelen güzel bir kadını çok uzaktan fark edip, 78 adımlık onu izleme şansını elde edersiniz. Sesin doruğa ulaştığı anda benim kafam sağa onun ki sola döndü. Namaz kılıyor olsaydık, öpüşebilirdik. 

.... (part 1)

11.12.2012


Kenar mahallesinde yaşanan aşklar; Aristoteles'e küfredip, dünyanın kenarında devam ederler.
Elele tutuşmaya sinemaya gidip, koca kafalı züppenin arkasında bırakırlar altyazıları.
Kumdan yaptığı kalelerin kıvamı tutmaz, devrilir hep geceleri yada yuvası olur ölü taklidi yapan mürekkep balığının.
Gece kapayınca gözleri, camdan içeri girer arka mahalledeki çöplüğün ağız kokusu.
Hayalleri bile kirlenir, çizemez bir kadını gözleri.


Çığlıkların tırnak aralarımda
Nefesin göz kapaklarıma baskı yapmakta
Silüetini kulak arkası yaptım ;
n'olur , n'olmaz diyip.
Çıplakken güçlü hissettim kendimi
Küfürlerin ve kanın dozu kaçtı geceleri
Ağlayacak da birşey yoktu, bir kaç parça çizgi
Polisi polise şikayet etmişsin, yüzünde sembollerle
Biri koyun demiş, biri biber, diğeri gaz
"Bir daha olmayacak" yeterli geldi meslektaşlara
Dedim "Tek sorumlu o.
Kadın olup çocuk yapamadı, bana.
Kaltak oldu, sevişmeyi öğretiyorum; kelepçe, cop, yumruk."
Meslektaşlar güldü. Salya, tükürük, ereksiyon
Bana tüp bebek yapalım diyeli
365 gün 6 saat 4 dk geçti
5dk sonra yıl dönümü
Ben şimdi göreve gidiyorum karıcığım.
Kutlamayı da kapını kitleyip, mutfaktaki tüpü açarak yapıyorum.

Eylül ayının yazlık yarısıydı sabah evden çıktığımda ve günün gecesi hakem ikinci yarıyı başlatmış olucak ki... Gri tshirtüm siyah oldu, converslerim yediği sulardan yere sağlam basar hale geldiler. Siyah saçlı, kısa boylu Türk kızları geçti yanımdan koşar adım, kıkırdayarak. Ayaklarımı izleyen başım kalktı hafifçe ve lacivert götlerine baktım istem dışı. Yere yakındı. Kafamı eski pozisyonuna getirip, yere yakındım. Işıkların dibinde talihli taksimi beklemeye başladım. Tepemde kırmızılar içindeki adam gibi, hazır olda durarak. Benim gidişlerim daha uzun suretliydi, 70 saniyede ne ki. Uzaktan gelen taksinin modelini algılamamı farları engelliyordu. Göz bebeklerim kısıldı, hissettim. Akşamları taksimizi seçemediğimizden, 90 model şahinlerin hala var olduğuna inanıyorum. Sünger koltuğa sırtımı dayadım. İlk nefes ibrahim tatlıses; ikinci nefes vitese takılı tesbih; üçüncü nefes dikiz aynasındaki CD. Dördüncü nefeste “otogar” dedim, siyah kolu, kırmız butona dokundu -2,75-. Şöförün yüzünün %33,3’ünü görebiliyordum sadece. Dışarıda kırmızı,beyaz,sarı ışıklar ara ara kaymaktaydı. Hızlı giden birşeyler vardı besbelli, ben dururken. Cama odaklanınca önce iri burnumu, sonra dudaklarımı gördüm, ürktüm. O adam 5 yıl önce nasılsa şimdi de aynıydı. Her zaman gülümseyen suratı, 5 yıldır hiçbirşey yaşamamış. İsviçre’li bilimadamlarını aldatmış, yaşlanmayı durduran formülü bulmuştu. Attığı çığlıkları, sımsıkı kapadığı gözlerini, kendi elleriyle tokatlanan yanaklarını unutmuş gibiydi. Camdaki huzurlu adam “nereye” dedi. Taksideki genç adam “nereye” diye bağırdı. Şöförün %66,6’lık yüzünü o an görebildi, sinirliydi adamın çoğunluğu. Elimi cebime attım. Sert olanın 10 lira, yumuşak ve eski olanın 5 lira olduğunu hatırlıyordum en son girdiğim tekel bayinden. Serti alıp sol elimle şöföre uzattım, sağ ayağım asfalt zemine temas halindeyken. Kapının kapanış sesine karıştırdım, “ben gitmiycem, kusura bakma” deyişimi. Her gidenin götüne baktığım gibi, taksiyide izledim, istem dışı. Siyah harflerle spot lambasının üstündeydi “Kaçamazsın Güzelim!”.

Körle ringe çıkan sağır misali; maçı sen kazanacaksın biliyorum ama alkışlar hep bana olacak.

Buğulu cama çizilen kalpler gibiydi aşkımız, çabucak silindi.